Tolstoy’un “İnsan Neyle Yaşar” kitabını okuduğumda iyi olmak, iyilik yapmak, güzelliğin peşinde olmak gibi olumlu hasletlerin umudu yeşerttiğini, umudun da bu olumlu hasletleri beslediğini düşünmüştüm…
Umut, hayata dair beklentisi ve iddiası olmak demektir. Karamsarlık ise nemelazımcılığa, bencilliğe, hırsa karşılık gelir. Hernekadar hırsın, umutla ilişkili olduğu düşünülse de sonuçları itibariyle hırs, tatminsizlik ve karamsarlıktır…
Tersi olan “ümitsizlik” hakkında daha önce kısa bir yazı yazmış ve “Son dönemlerde yazarlar, düşünce adamları ve kanaat önderleri kamuoyunda paylaştıkları yazı ve düşüncelerde ümitsizliğe götürecek değerlendirmeler yapıyorlar” demiştim;
Son paylaşımlarımdan birinin umutsuzluk şeklinde algılanabileceğini bir dostum hatırlattığında umuda yeniden vurgu yapma ihtiyacı hissettim. Bulunduğum ortamlarda/kurumlarda “Abi nasıl bu denli umutlu olabiliyorsun?” sorularına maruz kalmış ve yer yer polyannacılıkla suçlanmış biri olarak 🙂
Öncü olması gerekenlerin umuttan uzaklaşmaları hayata tekdüze bakmaya başlamamızla yakından ilgili. Tarihin akışını ve bulunduğumuz evreyi bütün yönleriyle değerlendirdiğimizde, bu güne kadar katettiğimiz mesafeleri göz önünde bulundurduğumuzda umutla dolmamak mümkün değil…
Katedilen mesafeler kadar, elde edilen kazanımlar kadar bulunduğumuz zamanda ve zeminde kendimize, içinde yaşadığımız topluma ve ideal anlamda bütün insanlığa/aleme ne katabiliriz kaygısı ve çabasıdır bizi umutlu kılan…
Umudu “fakirin ekmeği” diyerek değersizleştirmeye çalışmak bizi insan olmaklığımızdan kaynaklanan değerlerden uzaklaştırır. Umut, ekonomik durumumuzun, statülerimizin, kimliklerimizin ve güncel meselelerin ötesinde, hayata nasıl baktığımızla ve inançla ilgilidir…
Umut, sıradanlığa teslim olmayıp özgün olmaya çalışmanın adıdır.
Umut, yıkmak yerine inşa etmenin ve dağıtmak yerine toparlamanın adıdır. Umut, konjonktürün ve tahakkümcü anlayışların dayatmasına teslim olmayıp yol bulmak veya yol açmaktır.
Umut, tüketiciliğin ve konformizmin hoyratlığı yerine yaşama bir şeyler katma ve kazandırma çabası içinde olmaktır.
Umut, hayatı geçmişi ve geleceğiyle birlikte görebilmek, tek bir boyuttan değil bütün yönleriyle değerlendirebilmek ve hayata bir şeyler katma mücadelesi içerisinde olmaktır.
Yangınların her tarafı sardığı bir dönemde elbette umut; söndürmek ve sarmak demektir. Dindirmek, sulamak ve yeşertmek demektir…
Maraton koşarken arkadaşlarımızla “Umut Hayattır” mottosunu kullanmıştık. Şimdi başka bir açıdan bakarak “Hayat Umuttur” da diyebiliriz…