2015 yılında ÖNDER Genel Başkanlığı görevine getirilen Halit Bekiroğlu İmam-Hatip okulları hakkında merak edilen konu ve cevaplanmayı bekleyen soruları 212 Haber’den Hacer Türkel ile yeniden gündeme aldı.

Yeni göreviniz hayırlı olsun. ÖNDER Başkanı olarak hayata geçireceğiniz ilk projeniz ne olacak?

57 yıllık bir dernek olan ÖNDER’in güçlü bir geleneği var. Bizden önceki dernek başkanlarımız, yönetim kurulu üyelerimiz önemli işler yaptılar. Allah hepsinden razı olsun. Biz de bu geleneğin üzerine yeni bir şeyler eklemeye çalışıyoruz. “Zamanın ruhu” denen bir şey var. Biz zamanın ruhunu önemseyerek ve o geleneği güncelleyerek yeniden insanlarımıza sunmaya çalışacağız. Bunun için dilimizi, usulümüzü, mesaj biçimimizi yenilememiz ve bununla bağlantılı olarak da mevcut işleyişimizi bugünkü gençlere hitap edecek şekilde yeniden dizayn etmemiz gerekiyor.

Anadolu’da beraber çalıştığımız İmam-Hatip mezun dernekleri var. Bu derneklerin sayısı şu anda 400’ü buldu. ÖNDER bu anlamda bir çatı kuruluşu olarak bu derneklerle beraber hizmet yürütüyor. Hedefimiz Türkiye’deki bütün ilçelerimizde en az bir mezun derneği olması yönünde. Yılsonuna kadar da belli bir hedefimiz var ve o hedefi de inşallah yakalayacağız.

Bir de İmam-Hatiplerle ilgili teorik çalışmalara ihtiyacımız var. İhtiyaç üzerine Tevhid-i Tedrisat’tan sonra ortaya çıkan İmam-Hatip modelini daha da geliştirip, güncelleyerek hem Türkiye’de ve İslam dünyasında hem de Müslümanların yaşadığı diğer ülkelerde modellememiz gerekiyor.

İvedi olarak çözüm bulunması gerektiğini düşündüğünüz problemler var mı? Varsa bunlar nelerdir?

Son dönemde dershane tartışmalarıyla ortaya çıkan bir mesele de temel liselerdir. Temel liseler dershane ihtiyacını karşılamak için oluşturulmuş bir mekanizma; fakat İmam-Hatipte okuyan öğrencilerimiz lise son sınıflarda temel liseye yönelmeye başladıkları için bu durum İmam-Hatip müfredatından tamamen uzaklaşmalarına sebep olabiliyor. Bunun bir problem olduğunu yönetim kurulumuzda müzakere ettik. Buna dair ileriki zamanlarda bir çözüm önerimiz de olacak. Bunun dışında yer yer İmam-Hatiplerimizde ve diğer okullarımızda öğrencilerimizin ahlaki ve sosyal açıdan sıkıntılı durumları var. Bu mevzularla ilgili çok acil gündemlerimizle birlikte bunları çözmeye çalışıyoruz.

Siz de bir İmam-Hatipli olarak İmam-Hatip liselerinin mevcut başarısını ve durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

İmam-Hatipler geçmişte çok başarılı olmuş okullardır ve Allah’ın izniyle bundan sonra da başarılı olacaklar. Biz öncelikle buna kesinlikle inanıyoruz. 28 Şubat sürecinden dolayı İmam-Hatiplerde çok ciddi bir kesinti oldu. 15-16 yıl kadar İmam-Hatiplerin önü tıkandı. İmam-Hatip mezunlarının üniversiteye girmelerinin engellenmesi, başörtüsüyle ilgili problemlerin çıkması vs. gibi durumlar İmam-Hatipte okumayı zorlaştırdı. Son 3-4 yılda yeniden İmam-Hatiplerin önünün açılması ile milletimiz, bu toplumun ihtiyaç duyduğu din eğitimi için çocuklarını gönül rahatlığıyla bu okullara göndermek isteğini gösterdi. Şu anda hiçbir engelimiz yok ama bu hızlı büyümenin getirdiği bir nitelik sorunu var. Bu sorun da 15-16 yıllık bir mağduriyeti hesaba kattığınız zaman bir iki yılda halledilecek bir şey gibi görünmüyor. Her bir çocuk, her bir genç ayrı bir dünya. Onların eğitimi, hazırlanması elbette zaman alacak ama biz 28 Şubat’ın o kayıp yıllarını telafi edeceğimize inanıyoruz ve ÖNDER olarak teşkilat modelimizi ve yapısal durumumuzu da buna göre ayarlıyoruz.

“İmam Hatipler gençlere şuur kazandıran okullardır”

Toplumda yaygınlaşan bir kanaat var. Her geçen gün sayıları artan İmam-Hatip Liselerinin eski kalitesini ve başarını kaybettiği ve imam dahi yetiştirmediği düşünülüyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bütün mesele aslında yeniden İmam-Hatip şuuruna sahip olmak. İmam-Hatipten mezun olanlarla oturup konuştuğunuzda hemen hemen hepsinden “70’li, 80’li ve 90’lı yıllarda İmam-Hatipler çok farklıydı. Ayrı bir ruh, ayrı bir heyecan vardı. İmam-Hatipte okuyan en zor çocuk bile mezun olduktan sonra bambaşka bir insan olurdu” cümlelerini duyarsınız. İmam-Hatipler bu anlamda aslında bizim gençlerimize bilinç veren, şuur kazandıran okullardır. Biz bu yönümüzü güçlendirmemiz gerektiğine inanıyoruz.

Son dönemlerde İmam-Hatiplerin kalitesi düştü diyenler, 28 Şubat mağduriyetinin getirdiği o ağır travmayı göz önünde bulundurmalılar. Bunu biz henüz telafi edebilmiş değiliz. Daha yeni yeni toparlıyoruz. Bir de bunu söylerken bilinç ve şuurun sadece öğretmenle ve idareciyle ilgili olmadığını, bunun aileyi, okul aile birliğini, STK’ları ilgilendiren tarafı olduğunu da bilmemiz gerekiyor. Dolayısıyla bu şuuru, bu bilinci verecek olanlar bizleriz. Bu şuuru verdiğimiz takdirde İmam-Hatiplerin aslında akademik, kültürel, sosyal ve sanatsal başarılarda nasıl motive olduklarını göreceğiz. İmam-Hatiplerin halihazırdaki bazı nitelik sorunlarının geçmişteki kayıptan kaynaklandığını ve bunun hızla telafi edildiğini, bu konuda sabırlı olmamız gerektiğini düşünüyorum.

Öte yandan yer yer İmam-Hatiplerin akademik başarısızlığı gündeme getiriliyor. Oysa günümüz modern eğitim sisteminde bir öğrenciye salt akademik başarı merkezli bakılmıyor. Her öğrenci ayrı bir dünya olduğu için, bizim her öğrenciye ayrı bir başarı yaşatma şansımız var ama her çocuğa akademik başarı yaşatmak mümkün değil. Bizim kimi çocuklarımız akademik anlamda başarılı olsun, kimi sosyal yardımlaşma anlamında, kimi kültürde, sanatta, sporda başarılı olsun. Öğretmenler, veliler ve sivil toplum kuruluşları olarak hepimizin bu bilinçle hareket etmesi lazım. İmam-Hatiplileri sadece not ortalamalarına göre hesaplarsak en başta biz yanlış yapmış oluruz.

“Bu ihtiyaç partilerle sınırlı değil”

AK Parti iktidarı döneminde altın çağını yaşayan İmam-Hatip liselerinin iktidarın değişimiyle akıbeti ne olacak? Yeni bir 28 Şubat süreci yaşanır mı?

İmam-Hatipler milletimizin ihtiyacı üzerine doğmuştur ama tarihimize baktığımızda yer yer engellenmeye çalışılmıştır ama bu ihtiyacı hiçbir şekilde ortadan kaldırmak mümkün değildir. AK Parti döneminde okulların önü açıldığında insanların bu okullara nasıl rağbet ettiğini hepimiz gördük. Bu bir ihtiyaçtan, özlemden kaynaklanan bir şey. Siyasi konjonktür her ne şekilde olursa olsun, siyasetten bağımsız olarak biz bu ihtiyacın her zaman devam edeceğine inanıyoruz. İnsanlarımız, çocuklarına din eğitiminin verilmesini istiyorlar. Din eğitimi alırken de aynı zamanda çocuklarının branşlarıyla ilgili hayattan kopmalarını da istemiyorlar. İmam-Hatipler bu yönüyle iyi bir model. Çocuk hem manevi, ahlaki eğitimini hem de yaşamını sürdürebileceği eğitimini alıyor. Bu ihtiyaç partilerle sınırlı değil. Cumhuriyetin en katı zamanlarında bile bu ihtiyaç ortadan kalkmamış. Türkiye’de artık bazı şeylerin değiştiğine inanıyoruz. Başörtüsü, din eğitimi ve İmam-Hatipler konusunda eskiye dönüş çabalarının siyasetçilere ne faturalar ödettiğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla ben hiçbir siyasi partimizin ve farklı yaklaşımlarda olan insanımızın bu saatten sonra İmam-Hatiplerin bu ihtiyacını ortadan kaldırmaya teşebbüs edeceğini düşünmüyorum ki ederlerse en başta ÖNDER olarak bizi ve diğer STK’larımızı, bu işe gönül vermiş milyonlarca velimizi karşılarına almış olurlar. Bunun da kendilerine bir fayda getirmeyeceğini siyasetçiler gayet iyi bilirler.

“İmam-Hatip okullarını diğer okullardan ayrıştırmak doğru değil”

Önceden İmam-Hatip okulları İHL’lerin bünyesindeydi. Şimdi bağımsızlar. TEOG sınavına giren ve yüksek not alan bir öğrenci İHL’ye gelir mi ya da farklı liseleri mi tercih eder? Buna yönelik bir motivasyon ve altyapı çalışmalarınız var mı?

Bizim tercihimiz 4+4+4 modelinde öğrencimizin ortaokulu da liseyi de İmam-Hatipte devam ettirmesi. Birkaç fazla dersten bahsediliyor ama bu derslerde zaten ortalama bir Müslüman insanın öğrenmesi gereken bilgiler yer alıyor. Kur’an’ı, hadisi, fıkhı öğrenmek inancımıza göre de temel ihtiyaç. Dolayısıyla bunları öğrenmenin o gencimize herhangi bir olumsuz etkisi yok. Sadece günde bir iki saat daha fazla zamanını almış olur.

Biz gencimizin ortaokulda da, lisede de İmam-Hatipte devam etmesini isteriz. Bununla ilgili özellikle TEOG sisteminde teşvike dönük bazı çabalarımız var. Örneğin şu anda bütün Türkiye’deki İmam-Hatip proje okullarını bir katalogda birleştirerek, TEOG sınavına girmiş bütün öğrencilerimize ulaştırmayı planlıyoruz. Buna benzer farklı yönlendirmelerimiz ve çabalarımız da var. Bir genç ortaokuldan sonra İmam-Hatip lisesini de tamamladığı zaman aslında meseleyi daha bütün olarak halletmiş oluyor. Ayrıca bir gencimizin çok özel bir alanla ilgili ayrı bir liseye gitmesi olumsuzluk değil; çünkü Türkiye’deki bütün okullar bizim. İmam-Hatip okullarını diğer okullardan ayrıştırmak doğru değil ama biz işi İmam-Hatipler olan bir dernek olarak tabi ki öğrencilerimizin İmam-Hatipte devam etmesini tercih ediyoruz ve bu konuda da tavsiyelerde bulunuyoruz.

“Gasp edilmiş bir hakkın iadesi var”

Yeni derslikler açılıyor. Bazı ilçelerde derslikler yetmiyor ve bu kez farklı okulların bünyesinde emaneten sınıflar açılıyor. Bu da veliler tarafından sıkıntı oluyor. Buna yönelik çözümleriniz var mı?

28 Şubat sürecinde İmam-Hatiplerin sayısı öyle bir düştü ki bu son hamlelerle İmam-Hatip öğrenci sayısı 10’a katlandı. Binalar yetmedi. Çünkü ihtiyaç çok. Gelen öğrencilerimizi de geri göndermek istemiyoruz. Gasp edilmiş bir hakkın iadesi var. Bu hızlı gelişmenin getirdiği fiziki ortam zorlukları da var. Başakşehir’de bununla ilgili gayret var ama sonuçta bina, inşaat bunlar pat diye olacak şeyler değil. Talep fazlalığını tam karşılayamadığımız için palyatif çözümler bulmaya çalışıyoruz. Yer yer idari, yer yer yapısal sorunlarımız oluyor. Buraya çok takılmadan bunu aşmaya çabalamamız lazım. İşin şeklinden çok içeriğine yoğunlaşmamız gerektiğini düşünüyorum.

İmam Hatip ortaokullarının normal okul binası yerine farklı okullar dönüştürülüyor. Bu yönde de tepkiler var. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?

Ben bunu yine ihtiyaca bağlıyorum. Bu bir ihtiyaçsa ve velilerimiz çocuklarını İmam-Hatibe göndermek istiyorsa burada devlete düşen görev de o ihtiyacı karşılamaktır. O ihtiyacı karşılamak için devlet ya yeni binalar yapacak ya da mevcut binalarda ihtiyaç daha çok nereye yöneldiyse ona göre dönüşüm yapacak. Dönüşüm dolayısıyla zaman zaman çok anlamsız şikayetler söz konusu oluyor. Sanki başka okullar bilerek kapatılıyor da İmam-Hatip yapılıyor gibi bir algı oluşturuluyor. Devlet var olan ihtiyaç karşısında elindeki imkanları en verimli şekilde kullanmaya çalışıyor. Niye şu okul İmam-Hatibe dönüştü dersek bu aslında tersinden bir ayrımcılık olur.

Bu röportaj 2015 yılında yayınlanmıştır.