ÖNDER İmam Hatip Mezunları ve Mensupları Derneği’nin Başkanı Halit Bekiroğlu ile İmam Hatip Liselerinin konumu, misyonu, durumu ve geleceği hakkında bir görüşme gerçekleştirildi. İmam-Hatip liselerinin eğitim sistemi için gerekli olduğunu vurgulayan Bekiroğlu; matematik, fizik, kimya gibi dünyevî bilimlerin yanında dinî bilimlerin de öğretilmesinin önemini vurguladı.

15 Temmuz sonrası İmam-Hatiplerin durumu ne oldu?

Bugün milletimizi her konuda ve mevkide başarıyla temsil eden İmam-Hatipli gençlerin askeri okullara alınması ordumuza güç ve zenginlik katacaktır. Böylece eğitimin temel kriterlerinden fırsat eşitliği ilkesi de ihya edilmiş olacak. Milletten uzak bir ordu yapısının zararını 15 Temmuz’da bir kez daha görmüş olduk. Ordunun temel, dini ve kültürel referanslarla arasına koyduğu mesafe, orduya sızmaya çalışan marjinal din anlayışlarının güçlenmesine de fırsat verdi ve ordunun sağlıklı bir zeminde ve ülkemize yakışır bir biçimde kendi doğal mecrasında ilerlemesine engel oldu. Bu da geçmişte olduğu gibi maalesef 15 Temmuz’da da yine darbe girişimleri ile neticelerini gösterdi.

İmam-Hatiplerin bundan sonraki dönemlerde Harp Okullarına ve Milli Savunma Üniversitesi’ne alınmasını çok ekstra bir uygulama olarak da görmemek lazım. Bu zaten olması gereken bir uygulamaydı. Doğal olan, İmam-Hatipliler gibi, bu ülkenin bütün vatandaşlarının çocuklarının asker olabilmesi, milletin kendi çocuklarını harp okullarına ve kurulacak olan askeri üniversitelere gönderebilmesidir. Bu yönüyle 15 Temmuz’la birlikte aslında bir tür hak iadesi gerçekleşmekte ve ordu doğal mecrasında teşekkül etme fırsatını yakalamaktadır.

ÖNDER’i anlatır mısınız?

ÖNDER 1958 yılında kurulan ve Türkiye’nin en köklü geleneği olan derneklerimizden biridir. Türkiye’nin ilk İmam-Hatip okulu olan İstanbul İmam-Hatip’in ilk mezunlarının kurmuş olduğu dernek, o günden bugüne en zor şartlara rağmen İmam-Hatiplerle ilgili mücadelesini vermiş, zaman içerisinde farklı dernekler kurmuş önemli bir kuruluşumuzdur. Şuanda da Türkiye genelinde 400’ü aşan dernekle birlikte İmam-Hatiplerimize hizmet ediyor. Malumunuz İmam-Hatiplerimizin sayısı arttı, öğrenci sayısı 1 milyon 200 bini buldu. Okul sayımız da 3155 oldu. Biz bütün bu okullarımızda öğrencilerimizle birlikte İmam-Hatipleri geleceğe taşımaya çalışıyoruz.

ÖNDER bir dernek olarak kuruldu ama şu andaki üstlendiği görev ve misyon itibariyle konfederasyon şeklindeki bir yapıya doğru ilerliyor diyebilir miyiz?

İşlevsel olarak zaten şu anda bir konfederasyon yapısında ama hukuki altyapı itibariyle baktığımızda böyle bir tanım söz konusu değil. Türkiye’yi 21 bölgeye ayırdık, Kocaeli ve etrafındaki illerimiz de birer bölge oluyor. Türkiye’de 21 koordinatörümüzle beraber sayısı toplamda 400’ü aşan mezun derneklerimizin sevk ve idaresini, ortak faaliyetlerini yürütüyoruz.

ÖNDER, KİHMED gibi Türkiye genelinde olan İmam-Hatip mezunları ve mensuplarıyla ilgili derneklerin bir üst kurumu haline gelecek mi?

Şuanda böyle bir çalışma var. Derneklerimizle birlikte yaptığımız 13 Haziran’daki genel kurulda tüzüğümüzde bir değişiklik yaptık. Artık derneklerimiz ÖNDER’e üye olabiliyorlar. Böyle bir altyapı hazırlığı yaptık ancak bizim amacımız işin şeklinden çok muhtevasını doldurmak ve geliştirmek. En azından bu eğitim sezonunun sonuna kadar dernek sayılarımızı ve derneklerimiz arasındaki koordinasyonu arttırmamız gerekiyor. Direkt İmam-Hatiplerle ilgili niteliğe dönük aktif faaliyetler yapmamız daha önemli.

 Bu eğitim sezonunun sonunda muhtemelen sizin bahsettiğiniz konuları masaya yatırıyor olacağız. Federasyon konfederasyona mı evrilecek yoksa daha farklı bir model mi uygulanacak konusu gündemimizin önemli bir maddesi olacak. Ama biz mevcut koordinatörlük sistemimizle ve bu sistemi güçlendirmek suretiyle olaya şekilden çok işlevsel yönüyle yaklaşıyoruz.

ÖNDER’in yapmış olduğu, Türkiye’de uygulanan bu modelin yurtdışına taşınması ve İmam-Hatiplerin yaygınlaştırılması ile ilgili bir açıklama yapabilir misiniz?

İslam dünyası önemli bir kriz yaşıyor. Bence bu kriz sonuç itibariyle bir doğum sancısının işareti. Şuanda İslam dünyasında ifrat tefrit dediğimiz aşırılıklar yaşanıyor. Bir taraftan radikal unsurları, bir taraftan da ılımlı İslam adı altında sulandırılmış bir İslam anlayışını konuşuyoruz. Bu ikisi arasında en iyi model olarak İmam-Hatip modeli en makul, en mutedil, en ölçülü model olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla bu modelin yaygınlaştırılması lazım.

 Kocaeli’nde yaptığımız, Türkiye genelindeki derneklerimizin katıldığı toplantıya başbakanımız da gelmişti. Onunla yaptığımız istişareler, diğer sivil toplum kuruluşlarıyla, kanaat önderiyle yaptığımız istişarelerden şuraya varıyoruz ki İmam-Hatip modelinin geliştirilerek sadece Türkiye’de değil bütün İslam dünyasında yaygınlaştırılması lazım. Hatta bu modelin benzerleri artık Batı’da bile uygulanıyor. Yani İslam ülkesi sayamayacağımız ülkelerde de artık bu model yaygınlaşacak. Ben önümüzdeki süreç içerisinde bunları konuşacağımızı düşünüyorum.

İmam-Hatip misyonu nasıl olmalı sizce?

İmam-Hatip modelinin kendisi zaten aşırılığın önünde bir engel. Dolayısıyla İmam-Hatipte okuyan çocuk bir cemaate gidebilir ama körü körüne o cemaate bağlanmaz. Bir partiyi de destekleyebilir ama körü körüne o partiye bağlanmaz. Bir mezhebe sahip olabilir ama körü körüne mezhepçilik yapmaz. Bir hocayı sevebilir ama o hocaya körü körüne itaat etmez, sorgular.

İmam-Hatip modeli tek boyutlu olmadığı için körü körüne bir itaati zaten ortadan kaldırıyor. Dönem dönem gençlerimizin git gelleri olabilir, bence bunu da tolere etmek lazım. Çünkü sonuç itibariyle İmam-Hatip kimliği gençlerimizin aşırı davranmalarının ve körü körüne bağlılıklarının önünde bir engel oluyor.

Ben kendi hayatımdan da biliyorum, bizim okullarımızda öğretmeni, müdürü eleştirmek çok daha zordu. Şimdiki gençlerimiz o anlamda daha şanslılar ve bence eleştirmeliler de. Ben eleştirme ve eleştirilme konusunda rahat biriyim. Gençler tabi ki eleştirecekler, tabi ki sorgulayacaklar, sadece terbiye ve edep ölçüleri içerisinde bunu yapmaları önemli.

Biz hocalarımızı sorgulardık, onlara sorular sorardık, zorlardık, özellikle bilgisi biraz az olan hocalarımız epeyce bizim karşımızda zorlanırlardı, çünkü okurduk. Kendi aramızda tartışırdık, ertesi gün yeniden tartışabilmek için geceden kitap okumamız gerekirdi. İmam-Hatiplerin bu dinamizmi var. İmam-Hatipler bu araştırmacı ruhla ve bu üretken yaklaşımla, soran/sorgulayan makul ölçüde eleştiren anlayışla inşallah ülkemize değer katacak.

 Körü körüne bağlı olan bir öğrenciden ve bir gençten hiç kimse hoşnut olmamalı. Bunun hiç kimseye faydası olmaz. Devlet de kendi vatandaşından körü körüne itaat beklememeli; öğretmen de müdür de anne baba da. Delikanlı üretmeli, delikanlı sorgulamalı. Zaten gençliğin anlamı ve önemi burada. Dolayısıyla cemaatlerin kesinlikle böyle bir tehlikeye düşmemesi lazım. Gençlerimizin özgün ve özgür yetişmesinin önüne engel koymamaları lazım. Ben bu anlamda İmam-Hatiplerin çok ölçülü bir yerde durduğunu düşünüyorum.

Geçmişteki İmam-Hatip eğitimi ile bugün arasında bir fark görüyor musunuz?

Anadolu’yu geziyorum, farklı yerlerde bulunan İmam-Hatiplere gidiyorum. Oralarda zaman zaman konuşmalar yapıyoruz, sohbetler yapıyoruz, gençleri dinliyoruz. İmam-Hatiplerimizde çok iyi gençlerin olduğunu görüyorum. Elbette bu dönem farklı bir dönem. Hz. Ali oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e tavsiyede bulunurken diyor ki “Çocuklarınızı kendi döneminize göre yetiştirmeyin. Onların çağına, onların dönemine göre yetiştirin.” Bir defa bu dönemle kendi dönemimizi kesinlikle karşılaştırmamamız lazım. Yani “Bizim dönem çok iyiydi, bu dönem çok kötü” anlayışı başından yanlış. Eski metinlere gittiğimizde 300 yıl 500 yıl 1000 yıl önceki metinlerde bile bu yargılamayı görürsünüz. Hep şöyle ifadeler olur, “bizim zamanımız iyiydi ama şimdiki gençler sorunlu”. Bu çok doğru bir tespit değil, bence bunu şöyle ifade etmek lazım. Siz de güzel ifade ettiniz, bizim dönemimiz farklı, bu dönem farklı.

 Dolayısıyla şahsen öncelikle İmam-Hatiplerimizde çok iyi gençlerin varlığından dolayı mutluyum. Çok iyi, çok başarılı gençlerimiz var. Kamplar ve birtakım faaliyetler yapıyoruz. Emin olun görev ve yetki verdiğinizde alıp götürecek çok güzel, büyük işler yapabilecek, liderlik kabiliyeti olan, iyi film çeken, iyi sanat icra eden, iyi spor yapan gençlerimiz var. Bir defa bunu kabul etmemiz gerekiyor.

O günden bugüne belki bir fark; bu “İmam-Hatip ruhu” dediğimiz konuda bazı eksikliklerimiz var. Biz tam da bunun için çalışıyoruz, yeniden bir ruha bir heyecana ihtiyacımız var ama bunu da böyle bir direktif, vaaz, nasihat gibi yapmak çok mümkün değil. Yani bunu yapacak olan da yine İmam-Hatipli gençler. İmam-Hatipli genç bir tür dip dalgayla, kendi gayretleriyle ve çabasıyla bizi, sivil toplumu, medyayı sorgulayacak, daha iyiyi yapma iddiasında olacak. Belki yer yer biraz haddini de aşacak. Ona müsaade edeceğiz ve gençlerimizin önünü açacağız ki, gençlerimiz o dip dalganın etkisiyle yeniden daha üretken bir duruma gelsinler ve İmam-Hatip ruhu dediğimiz ruhu yeniden yakalayabilsinler. Buna fırsat vermemiz gerekiyor.

Bir de takdir edersiniz ki 28 Şubat gibi çok talihsiz ağır bir travma sonrasında, yani son 3- 4 yılda İmam-Hatiplerin önü açıldı diye hemen İmam-Hatiplerimizin bir anda mükemmel olmasını beklemek haksızlık olur. Bugün KİHMED başkanımızla da konuştuk, ortaokul birinci sınıftan itibaren İmam-Hatipli olan çocuklar, artık bu yıl mezun oluyorlar. Allah’a şükür buna çok sevindim. Bu çocuklar artık daha iyi yetiştiler ve bunlar lisede çok daha etkili olacaklar. Çok daha güzel işler çıkartacaklar, biraz da zamana ihtiyacımız var.

Eklemek istediğiniz başka bir konu var mı?

Öncelikle İmam-Hatip modelinin iyi bir model olduğuna, bu modelin ülkemizin ve İslam dünyasının geleceğinde önemli bir rol oynayacağına inanmamız gerektiğini düşünüyorum. Bu böyle gerçekleşecek. Bugün yetişen öğrenciler inşallah son 2-3 asırdır yaşadığımız medeniyet krizine de bir çözüm üretecekler. Bence bizim dönemimizdeki İmam-Hatiplerden de daha ileriye gidip; çok daha derinlikli, geleceğe yönelik işler yapacak kişiler çıkacak. Eğitim işleri, insanın yetişmesi meselesi öyle birkaç yılla ifade edilebilecek bir süreç değil. Sabırla, ilmek ilmek dokuyarak İmam-Hatiplerin 20-30 yıl sonrasını şekillendirmesine imkan vermemiz ve destek olmamız lazım.

Bu röportaj 2015 yılında Kocaeli Gazetesi’nde yayınlanmıştır.