Önceki yazılarımızdan da hareketle Orta Asya’yı bir parça bildiğimizi ve anlama gayreti içerisinde olduğumuzu varsayarak, “Orta Asya’ya nasıl bakmalı?” sorusuna cevap aramaya çalışacağız.

Bazı okuyucularımızın tartışmaya açtığı kavramsallaştırma sorununu şimdilik bir tarafa bırakarak Orta Asya diye ifade etmiş olduğum bölgeyi doğuda Çin’le, kuzeyde Rusya’yla, güneyde Afganistan’la ve batıda Ukrayna’dan Türkiye’ye uzanan hatla sınırlandırmış olalım.

Dolayısıyla büyük ölçüde etnik olarak Türk olan ama mikro milliyetçiliğin de yayılmasıyla daha farklı kimlik tanımlamaların söz konusu olduğu, ama aslında en büyük ortak paydası Müslümanlık olan bir coğrafyadan ve halklardan bahsediyoruz.

Müslümanlık ortak paydasına rağmen bu coğrafya İslam Dünyası diye adlandırdığımız ana kütleye bir hayli uzak kalmıştır. Bu uzaklık, coğrafi uzaklıktan çok iletişim kopukluğuyla ilgilidir. 

Uzaklığın sebepleri üzerinde uzun uzun mütalaa yapılabilir ama görebildiğimiz kadarıyla iletişim kopukluğundaki en temel sebeplerden biri, Doğu yerine Batı’nın birçok açıdan cazibeli oluşudur. 

Hatta Rusya gibi, Müslümanlarla ilişkisi geçmişte sorunlu bir ülke bile paradoksal biçimde, İKÖ’yle ilişkiler konusunda Orta Asya devletlerine göre daha aktif olabilmektedir. Tam da bu noktada Üstad Karakoç’u bir kez daha anıp, “altı kardeşi Batı tarafından yutulmuş yedinci ve doğuya yönelmiş çocuğun masalı”na kulak vermeliyiz…

Örneğin, Basmacılar hareketini kaçımız duymuştur?

Basmacılar, 20.yy’ın başlarında gerçek bir direniş örneği sergilemişlerdir bu coğrafyalarda! 

Enver Paşa’yı oralara taşıyan işte bu potansiyeldir! 

Orta Asya coğrafyası kendi içinde ilmi, irfanı ve direnişi yaşatmıştır ama bizler Mısır’da on kişiden oluşan bir cemaat yapılanmasından bile pürdikkat haberdarken bu coğrafyanın tarihine dair ne de az şey bilmişiz!

Orta Asya’da son birkaç yüzyıl içe kapanmakla geçmişse, son yüzyıl da baskıyla örtülmeye çalışılmıştır. 

Semerkand’da Buhara’da hatta Tursunzade köylerinde dolaştığınızda dilden dile dolaşan Basmacıların direnişiyle insanların büyüdüğünü ve inançlarını koruduklarını görürsünüz. 

Bunun içindir ki Enver Paşa, bu coğrafya için anlamlıdır. Çünkü O, Türk ya da Turancı olmaktan daha çok Basmacıdır bu coğrafyalarda. 

Ve son tahlilde, bu direnişçilerle beraber Pamir eteklerinde canını vermiştir…

(devam edecek…)

(Bu yazı 23.02.2011 tarihinde Timetürk’te yayımlanmıştır)