Tarihimizde önemli yer tutan İmam-Hatip okullarının dünü ve bugünü yakın tarihimiz için öncelikli konulardan biri olmuştur. ÖNDER İmam-Hatipler Derneği’nin çalışmaları ve geleceğe yönelik projelerini Yeni Söz Gazetesi ile söyleşide yeniden gündeme aldık.

Köklü bir dernek olan ÖNDER’i daha yakından tanıyabilir miyiz?

ÖNDER, 1958 yılında, İstanbul İmam-Hatip mezunu bir gurup tarafından kurulmuş köklü bir dernektir. Odak noktası İmam-Hatipler olan ve İmam-Hatiplerdeki din hizmetleri üzerine çalışmalar yapan derneğimiz, maziden gelen güçle bugün Türkiye genelinde 400’ü aşan mezun derneğinin “çatı kuruluşu” hüviyetinde çalışmalar yapmaktadır. ÖNDER ve ona bağlı olan derneklerimizle birlikte Türkiye genelindeki İmam-Hatiplerin niteliğini arttırmaya yönelik faaliyetlerde bulunuyoruz. Bu genel kurulumuzla aynı gün 11. İmam Hatipler Kurultayımızı düzenledik ve “nitelikli yenilik” teması çerçevesinde yeni döneme ilişkin kararlar aldık ve “sonuç bildirgesi” olarak kamuoyu ile paylaştık. Biliyorsunuz İmam-Hatip okullarının sayısı gün geçtikçe artıyor. Sayı artışına paralel olarak nitelik konusu birinci derecede önem arz ediyor. Okullarımızın ve gençlerimizin niteliğini arttırmaya dönük muhtelif (kültürel, sanatsal, sosyal, sportif vb) faaliyetler yapıyoruz ve bunları geliştirerek yeni dönemde de yapmaya devam edeceğiz.

“İmam-Hatip Bir Sivilleşme Tarihidir!”

Mezun derneklerimizle birlikte Türkiye’de 21 bölge koordinatörlüğü oluşturduk. Tüm Türkiye’de yılda 10’dan az olmamak üzere bölge toplantıları yapıyoruz. Bu bölge toplantılarında hem o bölgedeki İmam-Hatip okullarının sorunları hem de genel sorunlar ve çözüm önerileri masaya yatırılıyor. Her derneğimizin yaptığı özgün çalışmalar proje bazlı paylaşılıyor. Az önce bahsettiğim gibi 11. Kurultayımızda olduğu gibi sezon bitiminde tüm bu toplantıların bir özetini kamuoyu ile paylaşmış oluyoruz.

Bu “nitelikli yenilik” temasını biraz açabilir miyiz?

İmam-Hatip okulları darbelerden en çok etkilenmiş ve her defasında küllerinden yeniden doğmuş okullardır. İmam-Hatip tarihi, bir tür sivilleşme, hak ve adalet mücadelesi tarihidir. Okullar bu yönüyle, eğitim/öğretim faaliyetinin yanında etkin bir şekilde sosyal role de sahiptir. Bu kadar yıl sekteye uğratılmış okullarımızın sayısının hızlıca eski sayısına ulaşması dolayısıyla nitelikle ilgili problemlerle karşılaşmaktayız. İmam-Hatipler, sosyal yönü olan okullar olduğu için sadece akademik başarı sağlayan çocukların önemsenmesi, İmam-Hatiplerin niteliğinin arttırılması için kesinlikle yeterli değildir. 15 yıllık kayıp dönemin zararını telafi etmek için bir tür seferberlik uygulaması gerekir. Her bir gencimizi ayrı bir dünya olarak ele alıp maneviyatıyla, dersleriyle, sosyalliğiyle, ilgileriyle ve yetenekleriyle daha bir ileri taşımak için idarecilerimizin, öğretmenlerimizin, derneklerimizin, gönüllülerimizin koordineli bir şekilde çaba sarf etmesini önemsiyoruz. Nitelikli toplulukları hiç kimse ve hiçbir şey engelleyemez. Bugün engellenir yarın ortaya çıkar. Burada engellenir bir başka yerde ortaya çıkar…

“Nitelik” kavramıyla birlikte “yenilik” kavramını ifade etmemizin de önemli bir anlamı var. Niteliği arttırmak sadece teoriyle ve söylemle olmaz. Teorinin çok önemli olduğunu belirtmeliyim ama eğer yapısal durumunuzu, “zamanın ruhu” diye ifade ettiğimiz duruma uygun düzenleyemezseniz düşündüklerinizi uygulamakta zorlanırsınız. Bunun için biz genel kurulumuzdan itibaren yeni yönetimimiz, kurumsal yapımız, derneklerimiz ve gönüllülerimiz ile birlikte daha planlı ve disiplinli çalışmaya başladık. Yani nitel ve nicel gelişimi kendimizi yenileyerek gerçekleştireceğimize inandığımız için “nitelikli yenilik” teması üzerinden ilerliyoruz.

Başkanlığınız döneminde İmam-Hatip camiasıyla ilgili ne gibi düşünceleriniz, projeleriniz var?

ÖNDER, tarihinde de bugün de İmam-Hatiplerin her meselesini kendine dert edinmiş köklü bir dernek. Bundan sonra da İmam-Hatiplerin her türlü meselesini önemsemekle beraber mezunlarımızla birlikte özellikle bu dönemde öğrencilerimize yani ortaokuldaki çocuklarımıza ve liseli gençlerimize yoğunlaşacağız. 28 Şubat sürecinde sekteye uğrayan gençlik hareketlerimizin yeniden canlanması ve bu millete ruh katması için projeler yapacağız. Camiamızın maalesef eksik kaldığı kültür ve sanat projeleri için sanatçılarımızın ve iş adamlarımızın desteğini de bekliyoruz. İmam-Hatipliler arasında öyle yetenekler var ki, şimdiye kadar neden keşfedilip değerlendirilmedi hüznünü yaşamak istemiyoruz. Aynı yetenekler sporda da var. Biliyorsunuz bizim ÖNCÜ SPOR Kulübümüz yıllardır İmam-Hatipler arası müsabakalar, kamplar, eğitimler yapıyor. İnşallah bu eğitim sezonunda Türkiye’deki tüm İmam-Hatipler arası “spor olimpiyatları” düzenleyeceğiz. Kefken’de geleneksel olarak düzenlediğimiz ve birçok mezun derneğimizin de model olarak uygulamaya başladığı liderlik kamplarını tüm bölgelerimizde sürekliliği olacak şekilde uygulayacağız.

İmam-Hatip okulları çocuklarımızın ve gençlerimizin din eğitiminde önemli görev üstlenen okullarıdır. Buradaki eğitimin daha nitelikli olması için çaba göstereceğiz. Bunu yaparken de dönemin şartlarına göre yenilikler katmak için gayret göstereceğiz. Dolayısıyla İmam-Hatipli öğrencilerimizin kalitesini nasıl arttırabiliriz ve bunun için neler yapabiliriz gayreti içinde olacağız.

Mezun derneklerimizle ilgili olarak ise bu yıl sonuna kadar her ilçede mezun derneği kurmaya çabalayacağız. Yeni teşkilatlanma komisyonumuz bugünlerde yılsonuna kadar hedefini somutlaştıracak ama tahminim 957 ilçenin en az %70’inde derneklerimizi kurmuş olacağız. Ve derneklerimiz arasında çok daha senkronize iş yapılmasına dönük kurumsal yapımızı revize edeceğiz.

İmam-Hatip okulları hem yüklendiği inanç bakımında hem de teknik bakımdan ne vaat ediyor?

İmam-Hatip okullarının diğer okullardan farkı fen ve temel ilimlerin yanında İslami bilimleri hem resmi ortamda hem de şeffaf olarak açık, sağlam, sahih kaynaklarla öğretmesi ve manevi bir iklimi oluşturuyor olmasıdır. Dolayısıyla İmam-Hatip okullarından mezun olan öğrenciler bazı marjinal düşüncelere, davranışlara, aidiyetlere, mensubiyetlere yönelmediler. İmam-Hatip okullarının bu özelliği insanımız açısından, milletimiz açısından büyük bir zenginliğe dönüşmüştür. İmam-Hatip modelinin “mutedil model” olduğuna inanıyoruz ve zaman içinde sadece Türkiye’de değil başta İslam dünyası olmak üzere diğer ülkelerde de iyi bir model olacağını düşünüyorum.

İmam-Hatip ruhundan bahsediliyor, ne demek İmam-Hatip ruhu?

Bahsettiğim gibi İmam-Hatiplerin sosyal yönü diğer okullara göre daha güçlü. Bazı akademik çalışmalarda da İmam-Hatiplerin bu farklı yönü ele alınıyor. Sosyaliteye maneviyatı da ekleyince fedakarlığı ön plana çıkan bir model olarak İmam-Hatipler karşımıza çıkıyor. İmam-Hatip ruhu dediğimiz şey en temelde işte bu “fedakarlık” ile ilgilidir. İmam-Hatipli birey olur ama bireysel davranamaz, bencil olamaz. İmam-Hatipli daha çok paylaşımcıdır. Sadece ülkesiyle ilgili değil uluslararası düzeyde de fedakar ve paylaşımcıdır. Filistin’deki haksızlığı dert edinir, Afrika’daki yoksullukla ilgilidir, Mısır’daki haksız idam kararlarından rahatsızdır. “İmam-Hatip ruhu”nu ifade edebilecek en güzel kavramın “diğergamlık” olduğunu düşünüyorum. “Başkası için yaşamak” diye özetleyebileceğimiz bu yaklaşım sırasındaki arkadaştan tutun da sınıfındaki, okulundaki, bölgesindeki, tüm yeryüzündeki insanları hesaba katarak hayata bakmayı ifade eder.

İşte bu ruh aynı zamanda “başarı”nın da motive edici unsurudur. Akademik başarı da bir İmam-Hatipli öğrenci için, bu yönüyle bakınca sayısal ve istatistiksel bir hedef olmanın çok ötesindedir; kendini merkeze almak için değil, insanlara hizmet etmek içindir.

Son zamanlarda İmam-Hatip okullarındaki öğrenci sayısının artışını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye Müslüman bir ülkedir, insanımız Müslümanlıkla bütünleşmiştir. Doğal olarak kendi çocuklarının din eğitimi almasını istemektedir. Hangi meslekte olursa olsun din eğitiminin olmasını istiyor. Yani İmam-Hatiplerin sayısının artması tamamen doğaldır ve aslında manevi ve ahlaki ihtiyaca cevap vermektedir. Çünkü velilerimiz sanki ekmek gibi su gibi çocuklarımızın din eğitimi almasını arzu ediyor. Bir de 28 Şubat sürecindeki kesintiye ve haksızlığa maruz bırakılan İmam-Hatiplerin şu anda önünün açılmasını ekstra bir durum gibi değil bir tür “hak iadesi” olarak ya da “asla rücu” olarak görmek gerekir. Yukarıda da değindiğimiz gibi önemli olan bu nicel artışa paralel olarak özellikle STK’ların, İmam-Hatiplere gönül vermiş insanların nitel artışı da aynı performansla geliştirebilmesidir. Biz de ÖNDER olarak işin bu noktasını önemsediğimiz için “nitelikli yenilik” dedik ve gençlerimizin sosyal, kültürel, sanatsal ve sportif gelişimine yoğunlaştık.

Bu röportaj 2017 yılında Yeni Söz Gazetesi’nde yayınlanmıştır.