DARALMA: Zihinsel, Duygusal, Çevresel

Yaşadıklarımızdan olumlu ya da olumsuz etkileniyoruz. Bazen yaşama katkı sunuyoruz, bazen de yaşam bize…

Tanıştığımız her bir kişi, yaşadığımız her bir hadise ve her bir zaman dilimi bizde az ya da çok iz bırakıyor; zihnimiz, gönlümüz ve çevremizle temas kuruyor, bazen bizi ferahlatıyor bazen de daraltıyor…

Travmatik bazı olayların da etkisiyle son dönemlerde üç hususta daralma yaşadığımız kanaatindeyim; zihinsel, duygusal ve çevresel daralma. Bireysel olarak da, grupsal, ulusal, yer yer küresel ölçekte de benzer daralmaları görmemiz mümkün…

Zihnimiz, gönlümüz ve çevremiz potansiyel olarak alabildiğine geniş ama bunları bazen bir kişiye, ekole, hizbe, yayına, üstada hapsedince; kapalı bir zihin, sığ bir gönül, küçük bir çevreye mahkum oluyoruz…

Bu üç boyuttan birini açmamız yalnız başına bizi daralmadan kurtarmaz, her üç boyutun aynı anda açık olması, birbiriyle uyumlu hareket etmesi gerekir. Zihnimiz ve gönlümüz açık olduğu halde çevremiz darsa bir süre sonra çevremizden etkilenebiliriz. Çevremiz geniş olduğu halde zihnimizi ve gönlümüzü açacak ortamlarımız ve çabalarımız yoksa bir süre sonra çevremiz de tekrar daralmaya başlayabilir…

Daralma tehlikesinden kurtulmanın yolu zihni, gönlü ve çevreyi sürekli canlı tutmak ve birbirlerini besleyecek insicamı bireysel ve toplumsal çabalarımızda ortaya koymaktır…

Zihin; okuma, araştırma, düşünme ve müzakereyle açık tutulur. Daralma tehlikesine karşı ise özellikle farklı kitaplar okumak, alışageldiğimiz düşünce insanlarının dışındakilerle konuşmak, eleştirel düşünceye değer vermek gerekir…

Duygu; maneviyat, sanat, sekinet, murakabe ve merhametle zenginleşir. Daralma tehlikesine karşı ise mutedil ve tahammülkar olmak, olumsuzladıklarımıza fırsatlar vermek, gönlümüze bütün insanlığı sığdırabilecek enginlikte olmak gerekir…

Çevre; iletişim, paylaşma, empati ve dayanışmayla genişler. Daralma tehlikesine karşı ise farklı mahalle, ekol, organizasyon ve gruplarla temas halinde olmak, onlarla samimi ve sahici ilişki kurmak gerekir…

Kitlelerin (örneğin 12 Eylül, 28 Şubat, 15 Temmuz vb etkisiyle) daralma yaşaması tolere edilebilir ama öncülük makamında olan entelektüel, sanatçı, siyasetçi, bürokrat, kanaat önderi zihinsel, duygusal, çevresel daralma yaşıyorsa kitleyi geleceğe taşımak zorlaşır. Çünkü tüm olumsuz atmosferlere rağmen, ortaya vizyon koyma makamında olanlar daralma tehlikesini bertaraf edecek çıkışlara odaklanmalıdır…

Bunun için acil olarak zihnimizi, gönlümüzü ve çevremizi açmalıyız. İmtihanımız kendimizle ve tüm varlıklarla. Kutlu emanete layık olabilmek ve mikrodan makroya uzanan tüm sorunlarımızı aşmak için; açık zihinlere, zengin gönüllere ve geniş çevreye ihtiyacımız var…

Daralma psikolojisinden sıyrılamamak hem bireysel hem de toplumsal açıdan olumsuzluk üretmeyi ve yaymayı arttırmaktadır. Daralmadan kurtulmanın bir yolu zihinsel, duygusal, çevresel genişlemeyi sağlamaksa, diğer yolu da umuttur. Ve umut, bu yola katkıda bulunabilecek en önemli muharrik güçtür…