Ülkelerin gelişmişlik seviyelerini belirleyen asli unsurlardan biri hiç şüphesiz eğitimdir. Eğitimi bir bütün olarak görüp yorumlamalı ve aksaklıklara bakış açısıyla kalıcı çözümler getirmeliyiz. Eğitime dair konuların ele alındığı bu röportaj Akit Gazetesi ile yapılmıştır.

Yeni dönemde eğitimdeki öncelikler neler olmalı?

Ülkemizde var olan ve öğrencilerin farklı alanlardaki başarılarına, ilgilerine ciddi anlamda gölge düşüren akademik tabunun bir an evvel bitirilmesi gerekiyor. Çocuklarımızın, gençlerimizin sadece akademik alanlardaki başarıları ile kabul gördükleri bir eğitim sistemi, onların yetenekleri doğrultusunda hareket etmelerinin ve kendilerini ifade etmelerinin önünde büyük bir engel olarak duruyor. Sadece sayısal ve sözel dediğimiz derslerdeki başarıyı baz alarak test sistemiyle öğrencilerin elenmesi sisteminin eksikliklerinden biridir.

Eğitim dünyasının işgücüne ve dolayısıyla ekonomiye katkısı için sizce neler yapılmalı?

Mesleki eğitimin erken yaşlarda başlaması gerektiğini düşünüyorum. Akademik olarak başarı gösteremeyen çocuklar, sahip oldukları yetenekler doğrultusunda doğru mesleğe yönlendirilebilirler. Teorik olarak birçok konuya hakim ancak uygulamada büyük sıkıntılar yaşayan üniversite mezunu gençlerin sayısı bir hayli fazla. Ayrıca öğrenciler daha okul dönemindeyken rehberliğin de katkısıyla kariyer planlamalarına yardımcı olunmalı ve mümkün olduğunca pratik hayatla iç içe yönlendirmeler yapılmalı.

Yeni neslin sağlam karakterli yetişmesi için öğretmenlere düşen 3 önemli görev nedir?

Öğretmenlerin iyi birer rol model olarak kendilerini geliştirmeye sürekli devam etmeleri gerektiğini düşünüyorum. Bizim inancımıza göre “ilim, beşikten mezara kadar” sürmesi gereken bir çabadır. Çocukların sadece sorularını cevaplayan veya onlara bilgi yükleyen değil; alışkanlıkları, hobileri, hayatı yorumlama tarzları ile öğrencilerin önünde ufuk açan kişiler olmaları. Söylem ve eylem arasındaki tutarlılık en önemli noktalardan biridir. Öğretmenler, söylediklerinden ziyade yaptıkları ile öğrencilerin zihinlerinde yer ederler.

Makul ölçüde yapılan eleştirilere açık olmak ve çocukların verileni olduğu gibi alıp kabul eden bireyler değil, sorgulayan, sorular soran, doğrunun peşinde iz süren bireyler olmalarını, yani kendi ayakları üzerinde durabilmelerini desteklemeleri gerekir.

Öğretmenlerin birer “gönül insanı” olarak hareket etmeleri önemlidir. Yaptıkları işe yüreklerini katmaları, her bir çocuğun derdiyle azamî hassasiyetle ilgilenmeleri, çocukların problemleriyle yakinen ilgilenmeleri gerekir. Bu durumda çocukların gönlüne hitap eden öğretmen modeli ortaya çıkmış olur ki ondan sonra çocuğun eğitimi artık daha da kolaylaşır.

ÖNDER’in eğitimcilere dönük yeni dönemde geliştirdiği bir proje varsa özet olarak paylaşır mısınız?

Gençlerimizin kitap okuma alışkanlıklarının zayıf olduğunu biliyoruz. Aslında bir başka açıdan baktığımızda bu eksikliğin sadece gençlerde olmadığını, genel anlamda kitap okuma konusunda zayıf olduğumuzu ve dolayısıyla da bunun gençlere de yansıdığını söyleyebiliriz. Türkiye genelinde uyguladığımız projeye göre öğretmenler eşliğinde öğrencilerin yılda 6 kitabı okumalarını ve bunu Türkiye genelinde 6000 gurup şeklinde yürütmeyi planlıyoruz. Formal eğitimin dışına çıkıp öğretmenin bir ağabey gibi öğrenci ile hasbihal etmesi, bu hasbihali kitap odaklı yapması birçok açıdan faydalı olacak.