15 Temmuz darbe girişiminden sonra askeriye başta olmak üzere pek çok alanda yenilenmeye gidildi. Yapılan yeni düzenlemelerle artık tüm lise türlerinden öğrenciler askeriyeye girebilecek. Önder Genel Başkanı Halit Bekiroğlu İmam-Hatip öğrencilerinin askeri okullara girebilmesinin önünü açan düzenlemeyle ilgili merak edilenleri Yeni Şafak için cevapladı.

Askeri okulların kapatılması, kurmay subay yetiştirme ve lisansüstü eğitim için Milli Savunma Üniversitesi’nin kurulmasıyla daha önce askeri okullara alınmayan İmam-Hatip öğrencilerine de rütbeli asker olabilme yolu açıldı. Bu düzenlemeyi nasıl değerlendiriyorsunuz? Söz konusu yeni düzenleme özgürlükçü eğitim anlayışına ne gibi katkı sağlayacak?

Bu soruyla ilgili olarak öncelikle şu tarihi arka planı ifade etmeliyiz; Son 150-200 yıllık “modernleştirici” evremiz maalesef sağlıklı bir şekilde gerçekleşmedi. “Taklitçi modernleştirme” diye adlandırabileceğimiz bu anlayışın 19. yüzyıldan itibaren askeriye odaklı başladığını görüyoruz. Bu taklitçi anlayış, Cumhuriyet dönemi ile birlikte orduyu, tamamıyla toplumdan ve milletten soyutlayan adeta bir gettoya dönüştürdü. Böylece “marjinal” birtakım yaklaşımlarla orduya öğrenci alınması anlayışı ön plana çıktı. Özellikle dindar kesimin çocukları başta olmak üzere toplumun ana damarına ordu kapısını maalesef kapatmış oldu. İmam-Hatiplerin orduya katılamamasının böyle bir arka planı var. Özetle “taklitçi modernleştirme” anlayışının bir sonucu olarak adeta “millete kapalı” sayılabilecek bir ordunun oluşum sürecini yaşadık.

Milletten uzak bir ordu yapısının zararını 15 Temmuz’da bir kez daha görmüş olduk. Ordunun temel, dini ve kültürel referanslarla arasına koyduğu mesafe, orduya sızmaya çalışan marjinal din anlayışlarının güçlenmesine de fırsat verdi ve ordunun sağlıklı bir zeminde ve ülkemize yakışır bir biçimde kendi doğal mecrasında ilerlemesine engel oldu. Bu da geçmişte olduğu gibi maalesef 15 Temmuz’da da yine darbe girişimleri ile neticelerini gösterdi.

İmam-Hatiplerin bundan sonraki dönemlerde Harp Okullarına ve Milli Savunma Üniversitesi’ne alınmasını çok ekstra bir uygulama olarak da görmemek lazım. Bu zaten olması gereken bir uygulamaydı. Doğal olan, İmam-Hatipliler gibi, bu ülkenin bütün vatandaşlarının çocuklarının asker olabilmesi, milletin kendi çocuklarını harp okullarına ve kurulacak olan askeri üniversitelere gönderebilmesidir. Bu yönüyle 15 Temmuz’la birlikte aslında bir tür hak iadesi gerçekleşmekte ve ordu doğal mecrasında teşekkül etme fırsatını yakalamaktadır.

58 yıllık köklü bir geçmişe sahip kurumunuzun askeri okulların İmam-Hatipli öğrencilere açılması yönünde bir çalışması oldu mu? Olduysa ne gibi çalışmalar yürütüldü? Anlatır mısınız?

İmam-Hatiplilerin askeri okullara alınması ile ilgili Genel Kurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı’nın ilgili bütün kurumları ile yaptığımız görüşmeler hızlı bir netice vermediği için en son yargı yoluna başvurmak durumunda kaldık. Ancak 15 Temmuz’dan sonra hükumetimizin attığı adımlar ve aldığı olağanüstü kararlar, meselenin çözümüne dair toplumun tüm kesimleri için olumlu sonuçlar verecek bir noktaya geldi. Tüm bu gelişmelere rağmen hala birileri İmam-Hatiplilerin orduya girmemesini düşünüyorsa ülkenin sosyolojisinden ne kadar uzak kaldıklarını üzülerek ifade etmeliyim.

Bu röportaj 2016 yılında Yeni Şafak’ta yayınlanmıştır.